Sıkı bir macera, aşırı derecede korku, yüksek seviyede adrenalin ve karanlıkta tek başına!.. İşte yeni Alone In The Dark'ı anlatan kısa bir cümle. Daha önce karşımıza bir bilgisayar oyunu olarak çıkan ve üç bölümden oluşan Alone In The Dark yapımcılarının hummalı çalışmaları sonunda kaliteli bir multiplatform oyun olarak geri döndü. Multiplatform dedik çünkü, oyun PS One, PC, Dreamcast, PlayStation 2 hatta Gameboy Color olmak üzere beş ayrı değişik oyun platformu için geliştirildi.
Lanetli Shadow Island'da Gölgeler Yaşar...
İncelemesini yaptığımız Alone In The Dark PlayStation versiyonu ve iki CD'den oluşuyor. Alone In The Dark, oyunun kısa konusunu anlatan bir demo ile başlıyor, bu demo Doktor Obed Morton'un malikanesinin bulunduğu Shadow Island'a doğru yola çıkan özel dedektif Edward Carnby ve bir antropoloji uzmanı olan kadın karakterimiz Aline Cedrac'ın yolculuk yaptığı uçaklarına giren bir yaratıktan kurtulmak için paraşütle uğursuz adaya atlamalarıyla başlıyor. Edward adada ormanın içine düşerken, Aline ise Shadow Island'ın gizemli malikanesinin tam çatısına düşüyor. İşte tam burada oyun bizden bu iki karakterden birini seçmemizi istiyor. Her iki karakter için iki ayrı senaryo hazırlanmış, gezilen mekanlar genelde aynı ama oyunun gelişimi çok farklı.
Oyuna başlarken Edward'ın elinde bayağı sıkı çift namlulu bir tabanca var, ama Aline'e torpil yapılmamış o silahsız başlıyor oyuna. Her iki karakterde de ortak olan eşyalar var, bunlar Walkie-Talkie, el feneri, save etmeye yarayan bir adet "Charm of Save" ve birkaç doküman. Alone In The Dark'da doğal olarak save etmeniz kısıtlı, az önce belirttiğimiz itemdan toplamanız gerekiyor. Kötü olan Charm of Save iteminin oyunda çok fazla karşınıza çıkmıyor olması, bu nedenle gereksiz savelerden kaçınmanız gerekiyor, fakat istediğiniz her yerde save edebiliyorsunuz, bu da iyi haber. Walkie-Talkie ise Edward ile Aline'nin birbiriyle haberleşmelerini sağlıyor. Resident Evil 2'de olduğu gibi iki karakter birçok kez birbirlerini oyun boyunca gelişmelerden haberdar ediyorlar. El feneri tahmin edebileceğiniz gibi karanlık mekanlarla dolu adada etrafı birazda olsa aydınlatmanızı sağlıyor.
Edward'ı seçip oyuna başlarsanız malikaneye girmenin yollarını arıyorsunuz, elinizde silahınız olduğundan dolayı oyunun başlarında Aline'e göre çok daha rahat hareket edebiliyor ve karşınıza çıkan düşmanlarınıza karşı kendinizi koruyabiliyorsunuz. Fakat çok kısa bir süre cephane problemi ortaya çıkıyor buna çok dikkat etmeniz ve kaçabileceğiniz düşmanların yanından çalım atarak sıvışmanız gerekiyor. Aline için ise tam tersi söz konusu, Aline oyunun başında silahsız bir şekilde başlıyor ve bir sürede böyle devam ediyor. Malikane içinde silahınızı bulana kadar birçok silah mermisi ve medikit topluyorsunuz. Bu arada karşınıza çıkan düşmanları da unutmamak gerekiyor, silahsız olduğunuzdan dolayı düşmanlarınızı az önce belirttiğim gibi çalımlayarak geçmeniz gerekiyor. Malikane içinde ki koridor ve odalar dar olduğundan dolayı çoğu kez etraftaki lambaları açmanız daha etkili oluyor.
İşte en önemli tüyolardan bir tanesi de bu etrafınızı ucubeler mi sardı hemen açıyorsunuz ışıkları hepsi yok oluveriyor, ama el feneri bu işi görmüyor hatırlatmam da yarar var. Oyunun bir diğer değişik özelliği ise kendi kaderinizi kendinizin çizmesi. Arada sırada sizden bir seçim yapmanız isteniyor eğer doğru karar veremesseniz oyun sona eriyor. Örnek vermek gerekirse, Aline ile oynarken bir ayna buluyorsunuz ve bu aynayı yine bir aynanın içinden çıkan hayalet sizden istiyor verirseniz oyun oracıkta trajik bir şekilde sona eriyor, vermesseniz ise hayalet için yolun sonu oluyor ve siz tek parça halinde yolunuza devam edebiliyorsunuz.
Kullanılabilir silahlar arasında ise çok büyük bir çeşitlilik olduğunu söylersek doğru olmaz. Çünkü kullanmaya başladığınız ilk silahtan sonra shotgun ve grenade launcher buluyorsunuz. Shotgun üç kurşun aynı anda atabildiği için çok etkili fakat cephane sarfiyatı maksimum seviyede. Grenade launcher ise malumunuz ağır saldırı silahınız. Edward'ın kendisine has silahı çift namlulu, aynı anda iki kurşun atıyor fazla etkili değil fakat tüfek gibi fazla masraflı olduğu bir gerçek. Tabi bu temel silahların dışında Disk Launcher, Laser Gun, Photopulsor, Plasma Torch adlarında gelişmiş ve bir hayli etkili silahlarda bulunuyor. Karşımıza çıkan düşmanlar ise bir garip. Edward ile oynarken önce Resident Evil'dekine benzer köpeklerle uğraşmak zorunda kalacaksınız.
Ardından küçük gölge yaratıkla ile karşılaşıyorsunuz. Bu yaratıklar bayağı tehlikeliler ve zor ölüyorlar. Oyunda zombiler de var, bu arkadaşlar karambole getirip boynunuza yapışıp kan emiyorlar ve ancak 3 kez tüfek ile vurursanız ölüyorlar ki, bu da 9 kurşun eder. Bu nedenle incelemenin başında da belirttiğim gibi cephane sıkıntısı oyun boyunca devam ediyor. Diğer gölge yaratıklar ise açılan bir portaldan içeri dalıyorlar, ayrıca tavanlarda gezen ufak örümcek gibi garip yaratıklar var. Düşman çeşitliliği bu anlattıklarımla kısıtlı değil elbette, oyun ilerledikçe daha tehlikelileriyle karşılaşıyorsunuz.