Age of Conan Klasiği...
1930’larda Robert E. Howard tarafından yaratılan ve bir klasik haline gelen Conan, birkaç uzun vadeli erteleme ve gecikmeden sonra nihayet Funcom ve Eidos tarafından piyasaya sürülerek oyun dünyasına da imzasını attı ve şimdiden satış listelerini altüst etti.
Oyunun önemli bir özelliği, yazar Robert E. Howard tarafından yaratılan Conan evrenine olabildiğince sağdık hazırlanması. Yani bu demek oluyor ki, oyun boyunca etrafta kaslı adamların orayı burayı parçalayarak yükselme yarışını izleyeceğiz.
Kargaşanın hüküm sürdüğü bir çağ olan bir dönemde, Cimmeria’lı Conan tüm evrenin tek hakimi olabilmek ve bu kargaşaya son vermek istiyordu. Ama Hyboria Çağı’nda bu iş hiç kolay değildi... Zira bu çarpık dünyada, her köşede kara büyü ve ölümcül dövüşlerle karşılaşmak mümkündü. Artık Conan’ın hükmü altında her erkek ve kadın kendi kaderini kendi çizmek zorundadır. İşte bu noktada biz devreye giriyoruz...
Merhaba ben Conan Jr.
Age of Conan’da; soldier (savaşçı), mage (büyücü), priest (rahip), rogue-types (düzenbaz nitelikli) olmak üzere 4 ayrı kategoride toplanan 12 sınıf bulunmakta. Oyundaki birçok sınıf, pek çok rol alabilen melez bir karışım haline gelebiliyor. Ama yine de değişik oynanış stillerini tattırabilen zengin bir yelpaze sunulduğu aşikâr. Irk ve sınıf seçimlerini yaptıktan sonra her RPG (rol yapma oyunu, role playing game) türünde olduğu gibi karakterimizin dış görünümüyle ilgili ayarlar yapıyoruz. Göz renginden vücut renginize kadar birçok ayrıntıyı burada istediğiniz şekilde seçmek size kalmış.
Daha sonra ise, oyuna ve Conan evrenine alışarak geçireceğimiz ilk mekân olan korsan kasabası Tortage’e geliyoruz. İlk 19–20. karakter seviyelerini temel yetenekleri dağıtarak ve bir iki zindan mücadelesine girişerek burada geçmiş oluyoruz. Tortage etrafında görevler bir hayli fazla. White Sands, Tortage Underhalls, Acheronian Ruins gibi yerler birçok görev bulunduruyor ve güzel ganimetler bırakan bosslarla (bölüm sonu yaratıkları) sonlanıyor. Bu sayede karakterimiz hızlıca gelişebiliyor ve oyun kendini oynatmaya teşvik ediyor. Dilerseniz oyundaki diğer karakterlerle beraber grupça görevlerde ilerleyebilir ve daha zor mücadelelere girebilirsiniz veya hikâyeye yönelik görevleri, baştan aşağı seslendirilmiş NPC’lerle (non-player character, bilgisayar kontrolündeki karakterler) iletişime geçerek kendi başınıza da takip edebilirsiniz.
Tortage’den ayrıldığınız anda hikâye de kendi içinde kırılarak birden fazla olarak şekilleniyor. Yani kimse sanmamalı ki üst limit olan 80. karakter aşamasına kadar hikâye tek bir çizgiden devam ediyor ve karakterimiz tamamen bu rotada gelişerek ilerliyor. Elbette ki ana hikâye ilerliyor ama alt görevlerde daha geniş bir tecrübe aralığı yer alıyor.
Eğer Online-RPG’lerde birden fazla alternatif karakter yaratmayı seven oyunculardansanız ne yazık ki AoC bu konuda bir miktar ümit kırıcı. Çünkü hangi sınıfı veya ırkı seçerseniz seçin başlayacağınız yer yine Tortage kasabası olacak ve haliyle bu durum yaratıcılığı ve heyecanı baltalayan bir durum.
Tortage’den sonra seçtiğiniz ırka göre 3 farklı krallıktan birine gönderiliyorsunuz. Kuzeyde dağlık bölge Cimmeria, güneyde cayır cayır yanan Stygia ve ikisinin arasında kalan Aquilonia. Her krallığın 20–35. karakter seviyelerini sağlayan kendine has bir görev alanı/bölgesi bulunmakta. Her şeye rağmen yıllardır rol yapma oyunlarında görülen görev sisteminden farklı bir şey beklememek lazım. NPC’den görev alınır, görev bölgesine gidilir, görev ne gerektiriyorsa (yok etmek, etkisiz hale getirmek, çalmak, almak, bulmak, kurtarmak, korumak...) yapılır ve geri dönülür. Funcom kendince bir eklenti yaparak bu sıkıcı görev alma konuşmalarını biraz olsun keyifli hale getirmek için NPC diyaloglarını ayrı bir ara sahne videosu olarak hazırlamış ancak yine de aşmak istedikleri sorunu çözmeye bu da yararlı olamamış.
Burası vahşi bir dünya...
Oyundaki savaş sistemi en başarılı noktalardan bir tanesi. Alışa geldik tıkla, basılı tut ve savaş mantığının aksine oyun her bir kılıç darbesi için ayrı bir kez tuşa basmanızı istiyor. Özellikle karakteriniz yakın dövüş üzerine gelişiyorsa, bu sayede yapabileceğiniz çeşitli combo vuruşlarla oyuna renk katılmış.
AoC’ta ayrıca mücadele ettiğiniz düşmanlara otomatik olarak kilitlenen bir savaş sistemi olmadığından yaptığınız saldırıyı da iyi bir şekilde ayarlamanız gerekiyor. Çünkü güçlü bir kılıç darbesi iyi hesaplandığı takdirde yan yana duran iki düşmana birden etki edebiliyor veya büyücüler alan etkili büyülerini doğru yerlere yapmaları takdirde birçok düşman en yüksek zararı görebiliyor.
PvP (Player versus Player, oyuncu düellosu) alanlarına girdiğinizde, grup üyelerinin önlerine çıkan herkesi dağıttığını veya belirli bir grubun da kendi alanlarını olası her türlü tehlikeden koruduğunu göreceksiniz. Burası ilkel, acımasız, vahşi bir savaş alanı.
Fakat AoC’da tek başınıza kaldığınız için üzülmenize hiç gerek yok. Çünkü dilerseniz oyunun tüm görevlerini tek başınıza da oynayabilir ve rahatlıkla devam edebilirsiniz. Tabii ki görevlerde grupça ilerlemek daha çok tecrübe puanı ve daha değerli ganimetler demekse de eğer tek başınıza oynamak istiyorsanız da hiçbir engeliniz yok.